Hüseyin Rahmi Gürpinar'in gözde temalari olan kadin-erkek iliskileri, evlilikte eslerin uyumu ve ihanet üzerine bir roman... Bir kadinin ortadan kaybolmasiyla baslayan ve merak uyandiran br polisiye izlenimi veren eser, giderek bir aile dramina dönüsüyor. Karakterlerin ruh hallerini en iyi sekilde yansitmayi basaran uzun mektuplarla ilerleyen roman, hiç evlenmeyen Gürpinar’in kaleminden evlilik felsefesine dair derin incelemeler içeriyor.
 “Bir kadinin gönlüne ciddi olarak sahip ve hâkim olamadiktan sonra onu zorla, kahrederek kendinize teslim olmus görmekte ne zevk bulunur?”
“Annemin bir emeli de beni zamanimizda kizlar için mümkün olabilecek ögrenimin son derecesine erdirmek oldugundan yasim on ikiyi geçti, ben hâlâ mektebe devam ediyordum.”
“Kanun bir kadini bir erkege veriyor. Al iste bu senindir, diyor. Fakat ötesine karismiyor. Evlilik hayatinda kadin serkeslik eder, kocanin sahip olma haklarini tanimaz, vergilerini vermekten kaçinirsa bu davaya bir hakem tayini zor oluyor. Bu tür anlasmazliklar genellikle kari kocanin yatak odalarinin duvarlari arasinda gizli kaliyor.”
“Neden perisan olacaksin? Dünyada kadin çok. Beni gönderirsen bir baskasini getirirsin. Senin gibi beyler, efendiler için kadin bosamanin hizmetçi savmadan ne farki vardir? Birini savar, bir baskasini bulursunuz. Allah kesenize bereket versin. Paraniza güvendikten sonra size karsi, alacaginiz karilarin sayisini kim sinirlandirablir? Karilarinizin fikrini almak, gururlarini, onurlarini korumak gibi insanca bir zorunluluk duymadiktan sonra sürü ile kari alin, defedin... Bizim gözünüzde hayvandan ne farkimiz var?”